top of page
Yazarın fotoğrafıİlhan Köseoğlu

Yapmak, üretmek midir?

Ünivetsite yıllarımda, mesleğime olan düşkünlüğümden olsa gerek bir çok projeyi, prototip haline getirip çalıştırmayı başarmıştım. Bundan sonraki iş hayatımda yapacaklarımın, bundan çok da farklı olmayacağını düşünüyordum.

Mezuniyet sonrası, bir firmanın ARGE bölümüne yaptığım iş başvurusu sonrasında mülâkata çağrılmış ve kendinden emin bir eleman edâsı ile işverenime daha önce yaptıklarımı anlatıyordum. Sağ olsun beni sabırla dinledikten sonra, bu yeni yetme acemi çaylağa iş hayatının ilk dersini vermişti. Yüzüme bakıp, hafifçe gülümseyerek şöyle dedi:

“Bak İlhan! Bir şeyden bir tane yapmak ile bin tane üretmek aynı şey değildir. Üretmek, içinde prototipten son ürüne ve oradan da son kullanıcıya ulaşana kadar geniş bir planlamayı gerektiren, çok uzun bir süreçtir. Bizimle çalışmak istiyorsan, kendini, bir tane ürün yapmak için değil, binlerce ürünü, profesyonel bir şekilde nasıl üreteceğin konusunda yetiştirmelisin.”

Mesleğime duyduğum heyecan ve istek, işe alınmam için yeterli olmuştu ama daha yolun başında patronumdan aldığım ders, bana meslek hayatım boyunca çok şey kattı.

Aslında konuyu, bugün bir tane üretmek konusunda çok mahir olan, fakat seri üretime gelince bir türlü sonuç alamadığımız yeni nesil girişimci arkadaşlara getirmek istiyorum. Sosyal medya platformlarında sürekli olarak, yaptıkları projeleri, bir tane yapma (Maker) mantığı ile yapıp, ısrarla seri üretim yapabileceklerini söyleyen arkadaşlar görüyorum. Ürünleri ve kendilerini geliştirme konusunda eleştiriye kapalı, ama fiyat istediğinizde, piyasanın endüstri devleri ile yarışan arkadaşlardan bahsediyorum.

Bugün sahip olduğumuz teknolojik imkânlar sayesinde, tasarımcı arkadaşların hizmetine sunulan, “maker sistemleri” dediğimiz, hazır modul teknolojileri mevcut. “Falan işi yapan filanca modul” şeklinde binlerce çeşidin olduğu bu sistemler, ilk bakışta tasarımcı için bir nimet gibi görünse de bana daha çok çocukluğumda, televizyonda izlediğim origami programlarını hatırlatıyor. Sunucu elinde bir A4 kâğıdı ile nasıl uçak yapılacağını gösterirken bir yere kadar gelir, daha sonra önceden yapılmış olanı çıkarıp “burada bitmişi var” diyerek programı kapatırdı. Biz de elimizde yarım bir A4 ile kala kalırdık.

Her şeyin yapılmış bir halde kullanıcıya sunulduğu ve tasarımcının yaparken duyduğu hazzı, kısa sürede tatmin eden bu sistemler, genç girişimcilerde üretim için gerekli olan vizyonun oluşmasını engelliyor. İstenilen sonuca kısa sürede ulaşıyor olmak, projeleri üretim odaklı olarak tasarlamayı engelliyor. Okullarda verilen eğitim modeli de, maalesef bu duruma tuz biber ekiyor. Çünkü gençlerimiz “üretmek” yerine “yapmak” üzerinden eğitiliyor. Üretim vizyonu kazandırmak ve girişimci mantığı öğretmek yerine, daha önce defalarca yapılmış projeleri, tekrar tekrar yaptırıyoruz.

Genç arkadaşların içindeki girişimcinin bilmesi gereken şey, sanırım benim yolun başında iken öğrendiğim şeyle aynı. Bir şeyden bir tane yapmak ile bin tane üretmek aynı şey değildir. Bir projeyi yaparken elde ettiğiniz kâr, onu satarken kasanızda size kalan para değildir. Onu üretirken karşılaştığınız zorlukların size kazandırdığı deneyim ve tecrübedir.

Selam ile…

İlhan köseoğlu





2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Pandemi Sonrası Gerçeklik Algımız

Çetin zamanlardan geçiyoruz… Ne zaman geçmedik ki? Şairin dediği gibi; “İnsan mı geçer zamanın içinden, yoksa zaman mıdır insanın içinden...

Comments


bottom of page