Shakespeare'in tiyatro için söylediği, çok güzel bir söz vardır…
İnsanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı. Yani her şeyi ile insan için olan bir tanım.
Biz de günümüz teknolojisi için böyle bir tanım yapsak, acaba nasıl bir şey olurdu?
Bugün geldiği noktada, müthiş bir ivme kazanan teknolojinin, bize vaadettiklerine baktığımızda, “insan için” değil de, “insansız ya da insana rağmen” gibi bir tanım aldığını görüyoruz. İnsansız fabrikalar, insansız uçaklar, insansız arabalar, insansız marketler. İnsanın eylem sahasından çekildiği ve kontrolün yapay zeka sistemlerine bırakıldığı yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Peki, kurulan bu yeni düzende, insan için düşünülen yerin ne olduğunu, kendimize sormamız gerekmiyor mu?
Rabbimiz mübarek kur’an ın, insan suresinde, insanın anılmaya değer olmadığı zaman dilimindeki hali için “Şey” ifadesini kullanır.
İnsanoğlu, tarih boyunca kendi türü tarafından kurulan köleleştirme düzenlerine karşı, canı pahasına özgürlük savaşları verdi. Teknolojiyi de hep bu özgürleşme çabasının bir aracı olarak kullandı. Sınırsız haberleşme özgürlüğü ve sınırsız bilgi edinme özgürlüğü derken, bugün geldiği noktada, teknoloji karşısında onu kontrol eden bir özne olmaktan çıkıp, teknoloji tarafından kontrol edilen bir nesne haline gelmiş gibi görünüyor.
İsterseniz konuyu bir örnek ile somutlaştıralım. Endüstri 4.0 dediğimiz teknoloji devriminin en önemli başlıklarından birisi, IOT (Internet Of Things) yani “şeylerin interneti” dediğimiz teknolojidir. Bu teknoloji günlük yaşantımızda kullandığımız irili ufaklı tüm cihazların, internet üzerinden kontrol edilmesini sağlıyor. Bu kadar çok ve çeşitli cihazın, bizim tarafımızdan kolay bir şekilde kontrol edilebilmesi için, herkes tarafından rahatlıkla kullanılabilecek esnek kontrol sistemlerine ihtiyacımız var. Yoksa, evi uygun konfora getirmek için kombinin sıcaklığını ayarlarken, yanlışlıkla derin dondurucudaki yiyiceklerin bozulmasına ya da fırındaki böreğin yanmasına neden olabiliriz. Peki, herkes tarafından rahatlıkla kullanılabilecek sistemler nasıl yapılır?
Neuralink şirketi gibi büyük teknoloji devleri, bu sorunu çözebileceklerini iddia ederek, insan beynine implante edilebilen ve “insan makine arayüzü” olarak adlandırdıkları, yeni bir teknolojiyi tanıttılar. Yani insan kafatasının arka tarafına takılan bir işlemci sayesinde, beyinden gelen kontrol sinyallerini algılayarak, çevremizdeki cihazlar ile iletişim kurup, onları kontrol edebilmeyi hedefliyorlar.
Peki, tam bu noktada kendimize şu soruyu sormamız gerekmiyor mu? İnsan için geliştirildiği iddia edilen bu sistemi, insana implante ettiğimiz andan itibaren, insan da IOT (şeylerin interneti) dediğimiz bu nesne uzayının bir parçası haline gelmeyecek mi?
Diğer nesneleri kontrol eden başka bir nesne…
Özne olması için yaratılmış bir varlığı, ısrarla nesneler dünyasının içine çekip “şeyleştirme” ye çalışıyorlar.
Sanırım kendimizi, kendi elimizle, “anılmaya değer bir şey” bile olmadığımız halimize geri getirmeye çalışıyoruz. Sürekli değişen teknoloji karşısında, kendi toplumumuzu “değişen teknoloji ile hemhal olma kültürü” doğrultusunda yetiştiremezsek, “şeylerin interneti” dünyasında kontrol edilen ve bilgi toplamaya yarayan bir nesne olmaktan başka bir şey olamayız. Büyük teknoloji devrimlerinin insanı yutmasını engellemek için, önce bu büyük teknolojileri kontrol edebilecek ve kullanabilecek, akıllı toplumlar yetiştirmeliyiz.
Eğer toplum olarak bu farkındalığa ulaşırsak, Kim bilir, belki bir gün teknoloji için şöyle bir tanım yapabiliriz;
İnsan ile birlikte, insan için üretilmiş, insancı çözümler.
İlhan KÖSEOĞLU
Selam ile...
Comments